Sayman’dan Bir Guidetti, Terzic, Ataman Ve Itoudis Yazısı !
Asla Bir Şampiyonu Hafife Almamalısın !
CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi yarı final rövanş maçında yıllarca unutulmayacak bir Fenerbahçe Opet-Vakıfbank maçı oynandı. Maç, akıl sınırlarının epey dışına çıkıp Avrupa Voleybol tarihinde anılacak ve örnek gösterilecek şekilde bitti. İlk maçta deplasmanda Vakıfbank’ı ezip geçen ve 3-0 ile inanılmaz bir iş başaran Fenerbahçe Opet ‘Bir kaç gün içinde nasıl tuhaf takım olunur’ örneğini ortaya koyunca, maça taktiksel olarak çok iyi hazırlanıp gelen Vakıfbank 4 set sonunda Fenerbahçe Opet’i sürklase edip finale kalan taraf oldu.
Giovanni Guidetti ve Ergin Ataman’ın benzerlikleri
Guidetti bu sezon belki Milli Takım ve Vakıfbank’ta epey eleştiri aldı. Hatta Milli Takımdan ayrılıp Sırbistan’a Koç oldu. Aslında küme düşmek değildi bu gidiş. Sadece Şampiyon Sırbistan’a gidip sınıf atlamaktı. Son Dünya Şampiyonu Sırbistan, Avrupa’nın şu andaki en iyi Koçu Santarelli’yi kaybetse de yılların şeytanı Guidetti’yi anında kapıverdi. Bazen, hem üst düzey kulüplerde ülke şampiyonluğu ve Avrupa şampiyonluğu savaşında olan Koçlar, aynı zamanda Milli Takım da çalıştırırsa bünye iflas ediveriyor. Çünkü sinir sistemi bunu kaldırmıyor. Bir Koç sezon bitiminde mutlaka ailesi ile uzun bir tatil yapıp kafasını boşaltmalı ve şarj etmelidir. Hele ki 35 yaşında değilseniz ve yıllar sizi yıpratmışsa. Biz Basketbolda bunu Ergin Ataman ile yaşıyoruz. Guidetti’nin yaşadığı şeylerin aynısını Ergin Ataman yaşadı ve hüsranla biten bir Euroleague sezonu oldu. Milli Takım hem Ataman’ı hem de Efes’i derinden yaraladı. Ataman Milli Takım görevini kabul edip büyük hata yaptı ve sonucu hüsran oldu. Aynı şeyleri Guidetti yaşadı ama bir şampiyon asla hafife alınmamalıdır. İşi bitti diye düşünülmemelidir. Sonuçları hüsran olur. Tıpkı Koç Terzic’in yaşadığı gibi !
Şeytan Guidetti 3-0 kaybettikleri Fenerbahçe maçı sonrası sosyal medya üzerinden akıllı bir taktik ile ‘Biz bittik, Fenerbahçe finale kalıp şampiyon olur’ benzeri mesajı verip Fenerbahçe ve Terzic’i yumuşattı. Ancak Guidetti takımını bu maça inanılmaz hazırlamıştı. Hangi pozisyonda ne olursa karşılığı net hazırdı. Milimetrik hesaplar Vakıfbank’ı kurtarabilirdi ve öyle de oldu. FİNALDEYİZ özgüveni ile sahaya çıkan ama aslında son şampiyonu küçümseyen Fenerbahçe Opet Takımı hayat boyu unutamayacağı bir ders aldı. Aslında sadece bu değildi sorun. Ben psikolojik olarak da Fenerbahçe’yi hazır görmedim. Bu kadar kırılganlığın başka izahı olamaz. Demek ki çok formda oyunculara sahip olmak, sürekli kazanan takım olmak, keyiflerin yerinde olması yetmiyormuş. Psikolojik hazırlığı yapamayan Fenerbahçe tıpkı geçen yıl olduğu gibi altın set ile finali kaçıran takım oldu.
Koç ve Antrenör aynı şey midir?
Tabi ki değildir. Antrenör öncelikle altyapı organizasyonuna önem veren, kulübüne alt yapıdan oyuncu kazandıran, Dünyanın her ülkesinde var olan geleceğe dönük süper yıldız adaylarını keşfedip kulübe kazandıran ve onlara sınıf atlatan kişidir. Aynı zamanda takıma uygun sistemi kurup kulüpte bir ekol yaratan, çok iyi antrenman yaptırıp oyuncuları ve dolayısı ile takımı iyi seviyeye getiren, mental olarak hazırlayan, iyi ve kötü ayırımını oyuncularına anlatıp ikna eden ve oyuncularının omuzlarını, başını dik tutmasını öğreten kişidir. Maçta kullandığı topların doğru ve yanlışlığını bıkmadan, usanmadan anlatan, 2 pozisyon kötü kullandığı için bench’e mahkum etmeyen ve ayrıca oyuncuların öğretim hayatına da destek olan kişidir. Yani Her şeydir. Bu tip insanlar sonuca değil gelişime ve bir tık sonra oyuncuların gelebileceği noktalara odaklanıp hareket eden kişidir. Yani Terzic bu tanıma çok uyan bir Voleybol adamı. Kurduğu sistem, bulduğu çok küçük yaştaki müthiş yıldız adayları (Fedorovtseva ve Ana Cristina) ile kulübünün geleceğini kurtaran, olası bir transferde bu oyunculardan yüklü bonservis bedeli alıp emeklerinin karşılığını fazlasıyla alıp çarkı daha rahat döndüren bir Kulüp ortaya çıkaran bir emekçidir. Ama bence Koç değildir çünkü maça dokunuşları çok zayıf olan biri Terzic. İşler kötü gittiğinde mola ile işin rengini değiştirebilen biri değil. Bundan sonra da bu özelliği onda aramak hayal olur. Maçın içinde oyuncusuna enerji verebilen ve canlandırabilen bir kişiliğe sahip değil. Sadece sakin ve efendi şekilde maçı izler. Geçen yıl altın set ile kaybettiği Vakıfbank yarı finali, yine geçen yıl 2-0 öne geçip 3. maçta da setlerde 2-0 önde olup 3. sette 16-10 öndeyken seti, maçı ve sonrasında şampiyonluğu kaptıran biridir. Yani Terzic’i böyle kabul etmek gerek. Bu saatten sonra değişemez. Sadece yanına maça dokunuşlar yaptırtabilecek bir yardımcı antrenör ya da menajer koymak sorunu çözebilir. Bazı Koçlar bunu isterler. Yanındaki ekibe güvenen Koç her zaman kazanır. Benim Terzic ile ilgili fikirlerim bu.
Guidetti ise henüz genç ve dinamik. Terzic’ten farkı ise Voleybolu her saniye yaşaması ve maçları yönetebilme yeteneğinin çok fazla olması. Yıllarca zirvede olması hep orada kalacak mecburiyetini tabi ki doğurmaz. O yüzden Santaralli ve Lavarini Dünya çapında çok pirim yaptılar. Santarelli 1 numaralı koltuğu kaptı. Genius İtalyan Koç gerekenleri doğru şekilde yaptığı taktirde uzun yıllar bu koltukta oturacak yeteneğe sahip.
Guidetti CEV Finalinde Eczacıbaşı’nı yenip kupayı bu moralle alabilir. Dünkü Vakıfbank neredeyse her açıdan kusursuzdu. Bu yılın en dominant takımı Eczacıbaşı kazanırsa müthiş emeklerinin sonucunu alacak. Ferhat Akbaş çok büyük alkışı çoktan hak etti. Türk Koçları üst seviyede görmek çok güzel. Hak eden kazansın…
Ataman karar aşamasında ne yapmalı ?
Anadolu Efes’te son 4 yıla damga vuran Ergin Ataman biraz önce bahsettiğim hataları yapınca tatsız bir Euroleague sezonu geçirip erken veda etti. Yukarıdaki hatalara ilaveten tıpkı Guidetti gibi başarılı olan takımı anlamsız şekilde bozup, EL oyuncusu olmayan M’Baye ve bu seviyeyi oynayabilecek sertlikte olmayan ama çok yetenekli olan Zizic ve Avrupa’nın en çok ”BEN VAR YA BEN” diyen egolu oyuncusu Clyburn’u takıma dahil edip tüm dengeleri alt-üst etti. Ayrıca yıllar önce 2 ay Golden State kampına katılıp, oradaki Basketbol düzenini Efes’te uygulayıp çok başarılı olan Ataman, aniden çok yüksek tempo ve top paylaşımından, çok düşük tempo ve top paylaşılmayan, sadece 1. derecede Clyburn’e topu verip 4 oyuncunun ‘Acaba ne yapacak’ diye beklediği bir sisteme geçiş felaket ile sonuçlandı. Bu da Ataman’ın yanında ona sert de olsa yapması gereken doğru ve yanlışları söyleyemeyen ve aldığı parayı kaybetmemek için susup topa giymeyenler topluluğu olduğunu gösteriyor. Liderleri koruyanlar, susanlar ve alkışlayanlar değil tam tersi her şeyi göze alıp hataları dikte edenlerdir. Kovulmayı umursamayıp doğruyu yapanlar. Ataman şu anda verdiği son mesaj ile herkeste ‘Ayrılıyor’ imajını yarattı. Hatta sosyal medyada ona kulüp bulanlar var. Tabi ki ayrılması da işin doğasında olan bir şey. Ancak hata payı olmayan bir dönemde Avrupa Takımı diye tuhaf takımlara gidip kariyer zedelenmesi yaşamak yerine ben olsam sadece Galatasaray’a giderim. Çünkü zaten hasta Galatasaraylı. Başkanlık için bile iddialı demeçleri vardı. Camia ve taraftar sevip güveniyor. Maceraya gerek yok. Sinan Erdem her maç dolar ve Avrupa’da da katıldığı kupanın favorisi olur. Sonra da Euroleague neden olmasın? Sıradan Avrupa Kulüpleri sadece yapılan işe bakar. Aidiyet duygusu olmayacaktır. Mutlaka gelişine karşı çıkacak, yerlere muz kabukları koyup yerel basın-medyayı organize edip her sıkıntılı sonuçta haber yaptıracak kişiler olacaktır. Galatasaray’da ise el bebek-gül bebek gibi mutlu bir yaşamı olacaktır. Naçizane Ataman fikirlerim bunlar. Bu sezon sevimsiz geçse de, 4 yıl boyunca ortaya koyduğu performans bir çırpıda çöpe atılabilir mi?
Itoudis Melek mi yoksa Şeytan mı?
Yıllardır söylerim, ‘Itoudis Avrupa’nın En İyi Koçu’ diye. Gerek Panathinaikos ve Obradovic ile birlikteliği, gerekse CSKA’da ortaya koyduğu istikrarlı performans bunu bana düşündürdü hep. Bu arada EN İYİ göreceli bir kavramdır. Ne ye göre en iyi diye sorulabilir mesela. Sistemi, transferleri, oyunculara kazandırdığı taktiksel katkılar sayılabilir. Ayrıca maç yönetimi de oldukça iyidir. Zaten kimse mükemmel değildir.
Itoudis Fenerbahçe’ye geldiğinde istediği oyuncular transfer piyasasında ön planda olan, bir kaç kulübün transfer için savaştığı isimler değildi. Bence çoğunun talibi dahi yoktu. Motley’i kimse tanımıyordu bile. Bir anda Euroleague ve Türkiye Liginin en iyi pivotlarından biri oldu. Harika istatistikler yaptı hep. Nigel Hayes-Davis kariyerinin en iyi dönemini yaşıyor. Ayrıca Dysawn Pierre de öyle. Wilbekin daha takım oyuncusu ve yararlı oldu bu sezon. Booker çok iyi sezon geçiriyor. Calathes’i tek guard olarak alıp yanına bir yedek guard koymaması ve sürekli 2 numaralara ve Guduric’e oyun kurdurtması zaman zaman çok ters tepiyor. Düşünün…Calathes 2-3 ay sakatlık geçirse Fenerbahçe topu kiminle getirecekti? Oyunu kurmak, sıcak oyuncu bulmak, herkesi dengeli ve verimli oynatmak kolay mı? Risk bazen tabi ki alınır ama bence bu kadarı çok fazlaydı. Takımı iyi çalıştırıp yönettiği ve sistemi kusursuz oluşturduğu ilk haftalarda belli oldu. Ne zaman 10/9 galibiyet ile Euroleague’de liderliği tüm Euroleague’e dikte etti, işte o zaman başlayan sakatlık furyası her şeyi berbat etti. O dönemde alınan Antetekounmpo kocaman bir balon çıktı, ama bir türlü patlamayan. Pierre, Hayes-Davis,Motley üçlüsü ile oynayıp her pozisyonda adam değişme savunmasını verimli uygulattı. Hala da arada bazen sıkıntılar olsa da fena gitmiyor. 2 sırtı dönük ve şutör forvet ile oynamanın avantajlarını fazlasıyla iyi kullandı. Yani Hayes-Davis ve Pierre. Tyler Dorsey transferine çok sıcak bakmasam da Wilbekin sakatlığında iyi monte oldu. Ancak iniş-çıkışı çok fazla olan ve düşünmek yerine aklına geleni yapmaktan daha çok hoşlanan Dorsey bazen karşı tarafa bazen de kendi takımına ateş edebiliyor. Bunların hepsi çok normal. Sakatlıkların yoğun olduğu dönemlerde bile kazanılan kritik maçlar Itoudis hanesine ARTI olarak yazıldı. Eksiler bölgesi de fena değil ama ! Türk oyuncuları çok oynatarak başladığı sezonda verim almasına rağmen çok erken vazgeçmesi çok akıl alır gibi olmadı. 3 gün sonra Türkiye’de liderlik yarışı ve sonrasında play-off ve şampiyonluk yarışında o Türk oyuncular sonucu belirleyecekler. Umarım bunun farkındadır. Son maçlarda molaların çok verimli kullanılmadığını ve maç kayıplarına götürmeye başladığını söyleyebilirim. Unutmamalı ki kimse vazgeçilmez değildir. Dün akşam maçın bitimine 3.9 saniye kala ve topun harika bir noktadan oyuna sokulduğu pozisyon ancak bu kadar feci oynanabilirdi. Rakibin faul limiti dolmuşken ve maç berabereyken ihtiyaç olan şey sadece 1 sayıydı. Ayrıca Hayes-Davis ve Pierre gibi sırtı dönük oynayıp anında sonuç alabilen oyuncuları kullanmak yerine takımın en etkisiz ve eski takımı Kızılyıldız taraftarına karşı psikolojik olarak çok ezilen Guduric’in 3 sayılık atışını seçmek korkunç oldu. Yine de bir çok yıldızları olan kadrolara göre çok daha mütevazi kadro ile play-off yapmak az şey değil. Itoudis sadece takıma konsantre olmak yerine dış ve boş işlerle ilgisini keserse farkını ortaya çıkarabilir ve olası oyun kurucusuz Real Madrid ve bir türlü baskın karakter olamayan Barcelona’ı eleyebilir. Ancak Olympiacos eşleşmesinden pek umutlu olamayacağım. Onu bu akşam göreceğiz. Fenerbahçe-Itoudis aslında iyi bir ikili oldu ama sürecin ne kadar iyi yönetilebildiği ile alakalı olduğunu da söylemeliyim. Son dönemde Fenerbahçe yönetiminin çok sabırlı davrandığı da kesin. Yönetimin doğru yaptığını söylemeliyim.
Son önerim de şu olacak. Antrenörler ve Koçlar sadece insandır ve onlarında bazen çok fazla desteğe ihtiyacı olabilir. Kimse He-Man filan değil. Bazen eşler ve çocuklar, bazen çok iyi arkadaşlar ve bazen de beklenmedik insanlar bu konuda çok faydalı olabilir ve problemleri çözebilirler. Ancak bu nadir rastlanabilecek bir durumdur. Bence her Koç ve Antrenörün mutlaka ve mutlaka periyodik olarak gittiği, sıkıntılı olup destek istediği bir Psikoloğu olmalıdır. Çünkü liglerde oynanan maçların adedi, seyahatlarin aşırı yoğun olup fazlaca yorgunluk verdiği, streslerin bazen dayanılmaz boyutlara ulaştığı günlerde bu işi çözmek mümkün olmaz ve Koçun performansı çok düşer. Psikoloğa gitmek çok doğal ve medeni bir davranıştır. Herkes bunu özümsemeli ve MUTLAKA uygulamalıdır. ‘Psikoloğa gidersem beni deliriyor sanırlar” diye düşünenlere final cevabımı verip konuyu noktalayayım o zaman. Antrenörlük ve Koçluk akıllı insanın yapabileceği bir iş değildir 🙂
Tüm takımlarımıza iyi şanslar diliyorum. Her şey iyi olsun, çünkü spor hayattır.
Naçizane…
SAYMAN