Basketbol, Deprem, Veli Göçer, Yunanistan

Basketbol, Deprem, Veli Göçer, Yunanistan

17 Ağustos 1999 depremi yaşandığında Galatasaray’da Antrenördüm…Antalya Muratpaşa Belediyesi’ndeki hırsızlar maaşlarımızı  ödemedikleri için İstanbul’a dönmüştüm. Antalya’ya 5.20 İ BMW ile gidip Murat 131 ile döndüm. Faturaları ödeyemedim, kredi kartları tavan yaptı ve mecburen arabayı sattım. Yaklaşık 15 gün Kozyatağı’nda annemde kalıp ne yapabileceğimi düşünüyordum. Birden Dodo aradı..yani Doğan Hakyemez. Hep kavga ederdik ama benden de vazgeçmezdi. Çünkü gördüğüm yanlışa anında tepki verirdim makam ne olursa olsun. Hala da öyleyim. O da bunları bildiği için aradı beni çünkü  o da aynıydı. Galatasaray için çok önemli olduğunu söylediği ve eşi görülmemiş bir proje olacağını anlatıp işin başına geçmemi istedi. Murat Didin A Takım Koçuydu. Hatta sezon ortasında Benjamin Handlogten ve Quadro Lollis ile birlikte Ülker’e transfer olup şampiyonluk yaşamışlardı.

Bekar olup istediğim ve mutlu olabileceğim evleri tercih ettiğim için Anadoluhisarı Göksu Evleri’nde 3+1 kocaman deniz manzaralı ev tutup masmavi boyadım. Bu arada sattığım arabamdan artan para ile inanılmaz bir 5.20İ BMW aldım. Galatasaray Kalecisi Hayrettin’nin Almanya’dan getirdiği özel yapım bir arabaydı. Servisler bu motoru ilk kez gördüklerini söylemişlerdi. Her şey iyiydi aslında. Ancak tek problem evimin Anadoluhisarı’nda ve iş yerimin yani Galatasaray tesislerinin Florya’da olmasıydı. Bunu da göze aldım. Zaten çok erken antrenman yaptırdığım için Efes Pilsen hariç tüm kulüplerde ( Beşiktaş, Galatasaray, Ülker ) spor salonu anahtarlarını bana vermişlerdi çünkü bakıcıların geldiği saatte ben antrenmanın 4/3’nü tamamlamış oluyordum. Akşam trafikte dönsem de mutluydum. Proje harika yürüyordu. Türkiye de bir ilkti ve Basketbol Erkek Takımdaki yabancıların aylıkları bu paralardan ödeniyordu. Akşamları çok yorgun eve geliyordum ama balkonda güneşin batışını izleyip müzikler ve bazen arkadaşlarla sohbet harika oluyordu. Yine sakin bir yaz gecesi Antalya Muratpaşa takımının oyun kurucusu Mehmet Ali Tınay’dan öğrendiğim Bilgisayar, internet ve yeni bir yaşama da merhaba dediğim alışkanlıkla Bilgisayarda uzun süre vakit geçirdim. Saat tam 03.00’de ışığı kapatıp yattım. Ertesi sabah antrenmanı ile ilgili plan yaparken çok acaip bir şey oldu. Bir gürültü ama alttan gelen bir gürültü..uğultu..ve sallantı tabi ki..ve gittikçe şiddetleniyordu…evin her tarafından sesler geliyordu..bardak, tabak sesleri de duyuyordum. İlk 2-3 saniyede bunun sıkı bir deprem olduğunu anlayınca salona koştum. Neden salona koştuğumu da bilmiyorum. Denize yani Boğaza baktığımda suyun içinde ışıltı gördüm ama bazılarının anlattığı gibi denizin içinde yangın gibi görüntüler değildi çünkü denize yakın değildi evim, tepedeydi. Yine tuhaf bir refleks ile kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda sanki tüm yıldızlar ve Ay küçücük bir yuvarlak içinde toplanmıştı. Başka hiç bir yerde yıldız yoktu ki görüş alanım çok geniş ve büyüktü. Buna hiç bir anlam verememiştim çünkü deneyimim yoktu. Bu arada anlattığım süre içinde hiç kimseden ses seda çıkmadı. Takriben 20. saniyeden sonra kendi apartmanım ve yan bloklardan çığlıklar duyulmaya başlandı. Uykuda yakalanmak gerçekten çok korkunç ve çaresizlikti. Bunu o gece anlamıştım. Site çok kaliteli ve sağlam yapılmıştı. Ama ses ve sarsıntı çok korkunçtu. Sitenin dayanıp-dayanmayacağını da bilemiyordum. Tam 45 saniye süren hatta bir ömür gibi hissettiren deprem bitmeden evden dışarı kaçan çok insan oldu. Bende ‘Üzümlü Kek’ kıvamında sesleri dinleyen, yıldızların konumlarına bakıp keşif yapan ve evden çıkmayan biri durumundaydım. İşin sonunun kötü olabileceğini bilmeme rağmen çıkmayıp evde kaldım. Yine Boğazı ve yıldızları gözlemledim. 1 dakika sonra Eski Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı Kaptanı Güldal Tütüncü beni aradı ‘Neredesin korkunç bir deprem oluyor, çık evden’ dedi. 3 blok yanımda oturuyordu. Sonra da artçılar için uyardı ve 3-5 dakika içinde benim arabaya binip site dışındaki açık alana park ettik. Gece boyu tüm site oradaydı. Arabada oturup depremin neler yaratmış olabileceğini düşündük ama o zamanlar böyle anında haber alabileceğimiz sistemler yoktu. Zaten telefonlar kilitlenmişti, ailelerimizi arayamıyorduk.

Sabah hava aydınlanmaya başlayınca eve gittim ve antrenman kıyafetlerimi giyip Florya’ya gittim. Yol boyunca yıkılmış evler gördüm Ataköy’ü geçtikten sonra. Kulübe gittiğimde az kişi vardı ve ben herkes gibi gece boyu neler olduğunu,ne kadar hasar ve ölen olduğunu bilmiyordum. Veliler ve çocukları gelmeye başlayınca işin rengi değişmeye başladı. Florya’dan sonraki bölgelerde yıkımlar ve ağır hasarlar vardı. Yapabildiğimiz tek şey yaşadıklarımızı ve duyduklarımızı birbirimize anlatmaktı. Hatta öğleden sonra Avcılar’a gidip asıl gerçeği orada gördük. Korkunçtu gerçekten. İşin diğer boyutu olan Yalova-Gölcük-İzmit bölümünü öğrenince yıkıldık.

 

 

Deprem bölgesinde olduğumuzu tabi ki biliyorduk ama gereken önlemleri almayı bilmiyorduk. Ogünlerde yardımımıza ilk koşan Yunanistan olmuştu. Siyaset gergin bir mecra olsa da ülkelerin insanlarının dost olduğunu o günlerde iyice anlamıştım. Hatta sonrasında oluşan yıkıcı Yunanistan depremine de ilk koşan biz olmuştuk. İki ülke birbiri için çok üzülmüş ve elinden geleni yapmıştı. Siyasi gerginlikler çok uzun zaman rafa kalkmıştı. Şimdi de aynı süreçteyiz. Dün ilk tepkiler komşudan ve Panathinaikos Kulübünden geldi. Toplumları birleştiren tek şeyin spor ve sanat olmadığı yine anlaşıldı. Bugün bir çok ülkeden yardım ekipleri geldi. Atina’da sivil toplum örgütleri ve Öğrenci Birlikleri yardım için organize oluyorlar. Dikkatle izliyorum ve çok mutlu oluyorum. O yüzden içimizdeki insanı hep canlı tutalım. Bazen bu tip olaylar silkinmemizi, daha gerçekçi düşünmemizi ve hayata daha objektif bakmamızı sağlıyor. Görmek istemediğimiz şeyleri görünce değerini anlıyoruz.

 

 

Enkaz altında çok insan var ve yıkım büyük olacak, bu net belli. 1999 depreminde yıkımın en yoğun olduğu yerlerde deniz kumundan Evler ve siteler yapan Veli Göçer vardı. Binlerce insanın ölümüne sebep oldu, hapse girdi. Ölenler geri geldi mi? Elbette HAYIR..
Yeni versiyon Veli Göçer’ler yaşanmış bir olay sonrası nasıl oldu da bu cesareti alıp hala aynı iğrençliği yapıp insanları öldürdü? 1 yıllık site yerle bir oldu. 1999 depreminden hiç ders çıkarmadığımız ortaya çıktı. 17 Ağustos depremi sonrası yaşadığım travmanın 10 mislini yaşıyorum şu anda.
En kötüsü de umutların bitmesi……

SAYMAN